bugün
yenile
    1. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sosyal kimlik kuramını geliştiren sosyal psikolog. Kendisi Polonyalı bir Yahudiydi. Memleketinde Yahudilerin üniversite eğitimi kısıtlandığı için Sorbonne Üniversitesinde kimya okumuş, II. Dünya Savaşı patlak verince Fransa ordusunda savaşa katılmış ve bir yıl sonra Almanlar tarafından esir alınmıştır. Serbest kalıp evine döndüğünde ailesinin ve arkadaşlarının çoğunun Nazi holokostundan sağ çıkamadığını öğrenmiştir (Bunları anlatıyorum ki yaptığı çalışmaların altında yatan nedeni bilin. Logoterapinin kurucusu Viktor Frankl da benzer bir geçmişe sahiptir). Sosyal kimlik kuramına göre insanlar kendilerini ve ait oldukları grubu, diğer kişi ve gruplardan ayrı tutar. Kendinden olanı destekleyip kayırırken; öbürlerini dışlar (Nazizm tuttuysa halk desteklediği için tuttu sonucuna ulaşabiliriz. Hatta akp'nin her şeye rağmen iktidarda kalmasının sebebi de budur). Ayrıca bir grubun parçası olmak öz güven sağlar. Bağlı olunan grup, kimliğin bir parçası haline gelir; bu sebeple gruptan olmayanlara karşı ölümüne savunulur (Sokak röportajlarındaki absürtlüğün nedenini şimdi anladınız mı). Bir de (bkz: nepotizm) Peki bu adam ne yapıyor da bu sonuca ulaşıyor? Yaptığı deneyde deneklere bozuk para veriliyor ve sınıflandırma/benzerlik eksenlerine göre (x sınıflandırma, y benzerlik olarak düşünün) paraları paylaştırması isteniyor. Denekler aynı sınıfa mensup üyelere, diğer üyeler ile daha fazla benzerliğe sahip olmasına rağmen, daha fazla bozukluk vererek onları kayırıyor. Üstelik hiçbir şahsi menfaatlerinin bulunmadığı ve daha da önemlisi kendi grubundan olanları tanımadığı deneyde yapıyorlar bunu. Aynı gruba mensup olmak yetiyor ayrımcılık için. Ayrıca bu durum para ile de sınırlı değil: gruptan olmayanlar daha az güzel, başarılı, zeki vs. olarak değerlendiriliyor (Bu da zencilere yapılan ırkçılığın nedenini açıklıyor sanırsam). Bu kurama bağlı olarak şunu ileri sürmüştür: Yaşadığımız olayları içinde bulunduğumuz grubun gözüyle değerlendirmeye meyilliyiz. Çok mantıklı aslında: Problem çözücülüğün geçer akçe olduğu toplumlarda her derde bir çare aranırken, kaderciliğin ön planda olduğu toplumlarda (bkz: garibin yüzü gülür mü) deyip geçilir. Arabeskin bu toplumda bu kadar tutmasına şaşmamak gerek. Ezcümle Henri Tajfel bize biraz "bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim", biraz da "üzüm üzüme baka baka kararır" demiştir. Girişimci, yazar ve motivasyon konuşmacısı olan Jim Rohn da (bkz: insan çevresindeki 5 kişinin ortalamasıdır) diyerek bu argümanı bilerek veya bilmeyerek desteklemiştir. Kaynak: Wikipedia.